Güncel
TURGAY BAKIRTAŞ: CHP’nin olağanüstü referandum kampanyasından notlar
Follow @dusuncemektebi2
Nasıl oldu anlamadım; evde tembel tembel uzanmış, Hollanda’nın çiçek sektöründe dünyanın bir numara oluşunun hikâyesini anlatan bir belgesel izliyorken, kendimi bir anda Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Eren Erdem’in, Muharrem İnce’nin, Haluk Koç’un, Selin Sayek Böke’nin ve yüzlerini tanımadığım, isimlerini bilmediğim onlarca CHP üyesinin arasında buldum. Rüya gibi bir andı, hatta belki de rüyaydı ama umursamadım. Üstüme sakız gibi yapışan can sıkıntısı bir anda dağılıp gitmişti. Hayatı boyunca parti, meclis vb. ortamlarda bulunmamış biri olarak, aldığım solukta bile hissedebildiğim heyecan hoşuma gitmişti.
Kimse beni fark etmedi, kimse ismimi sormadı, orada ne iÅŸim olduÄŸuna dair kimse tarafından sorguya çekilmedim. Orada bulunanların da etraflarıyla ilgilendiÄŸi yoktu. Hemen herkes, söz sırası kendisine geldiÄŸinde paylaÅŸacağı parlak fikirleri zihninde tekrarlıyor, ayna karşısında konuÅŸma provası yapan heyecanlı bir konuÅŸmacı adayı gibi cümlelerini mükemmelleÅŸtirmeye çalışıyordu. Az buz iÅŸ deÄŸil, Türkiye’nin geleceÄŸini köklü biçimde deÄŸiÅŸtirmek isteyenlere karşı bir kampanya yürütülecekti. Bu kampanyada söylenecek her söz, atılacak her adım tarihi öneme sahipti; en az kırk defa gözden geçirilmeliydi. Daha önce düşülen hatalardan mutlaka ders alınmalıydı.
Genel BaÅŸkan’ın açılış konuÅŸması herhangi bir açılış konuÅŸması gibi uzun, tekdüze ve gereksizdi. Ancak o bile salondakilerin ateÅŸli heyecanını etkilememiÅŸti. Mırıldanmalar, fısıldaÅŸmalar, akıllı telefonlardan gelen çeÅŸit çeÅŸit titreÅŸim ve bildirim sesleri tatlı bir uÄŸultu oluÅŸturuyordu. Yakınımdaki iki üyenin alçak sesle konuÅŸmasına kulak kabarttım:
“Bu sefer de aynı hatayı yaparsak nah çıkar o sandıktan hayır oyu” dedi diÄŸerinden kıdemce daha yüksek olduÄŸu yüzündeki ifadeden anlaşılan adam; “Halkı kızdırmayacaksın kardeÅŸim, sevdikleri ÅŸeyler hakkında uluorta konuÅŸmayacaksın. Sonra sana sinirlenip yine iktidardakilere oy veriyorlar.”
Genç olanı “Aynen abi” diyerek heyecanla karşılık verdi, çok ses getireceÄŸinden emin olduÄŸu önerilerden söz açmak üzereydi ki Aynen Abi, karşısındaki onu dinlemek için ölüp bitiyormuşçasına derin bir kendinden eminlikle konuÅŸmaya devam etti:
“Åžimdi bak, halkın cahil olduÄŸunu hepimiz biliyoruz deÄŸil mi? Görüyoruz iÅŸte, üniversite mezunları arasındaki anketlerde hep biz öndeyiz. Ama bunu onların yüzüne vurarak yanlış yapıyoruz. Ayrıca anlamsız da. Mesela sokakta bir kedi gördüğümüzde karşısına geçip ‘Sen bir kedisin’ diyor muyuz? Onun bir kedi olduÄŸunu bilerek hareket ediyoruz. Tam olarak böyle davranmalıyız iÅŸte.”
Kıdem farkını kullanarak konuÅŸtu da konuÅŸtu adam. Heyecanını, kendilerine zaferi getirecek “zekice” buluÅŸuna olan inancını takdir ettim. O esnada Genel BaÅŸkan’ın söz verdiÄŸi bir parti yöneticisi mikrofonu eline alınca herkes pürdikkat dinlemeye koyuldu. MKYK’dan olduÄŸunu tahmin ettiÄŸim beyefendi, referandum kampanyası boyunca özellikle bir ÅŸeye çok dikkat etmeleri gerektiÄŸinden dem vurdu:
“Bakın, biz diktatör dedikçe, tek adam dedikçe karşımızdaki kitle daha da kenetleniyor. En azından oylamaya kadar bunu bırakalım, adamı seviyorlar kardeÅŸim, niye onları kızdıralım ki? ‘Sayın CumhurbaÅŸkanı’ deyip geçelim, ne olacak? Hayır çıktıktan sonra görecek o zaten sayını!”
Tüm salonda keyifli bir kahkaha dalgası dolaştı. Espriyi de fikri de çok beğendiklerini belli eden bir alkış koptu. Daha sonra milletvekili bir hanımefendiye söz verdiler. Duruşu ve konuşmasıyla gerçek bir Cumhuriyet kadını olduğu yüz metreden anlaşılan vekil hanım, halkla bire bir iletişim kurmanın önemine vurgu yaptı:
“Ev ev, kapı kapı dolaÅŸmalıyız. Bakınız, bu insanlar tüm haberleri yandaÅŸ basından takip ediyorlar. Zihinleri, onları yönlendirmek için gece gündüz çalışan iktidar mensupları tarafından ÅŸekillendiriliyor. Kendilerine medya yoluyla ulaÅŸamadığımıza, bizim mitinglerimize de gelmeyeceklerine göre, biz onlara gitmeliyiz!”
Kalabalık bu fikri de coÅŸkuyla karşıladı. Bunu neden on yıllar boyunca yapmadıkları sorusu hiçbirinin aklına gelmemiÅŸ görünüyordu. Sonraki konuÅŸmalar, öneriler ve tartışmalar da aÅŸağı yukarı bu çizgide ilerledi. Referandumda neden hayır denmesi gerektiÄŸine dair ilgimi çeken bir cümle duyamadım. “Geçici” bir sükûnet ve alçakgönüllülük tavrı göstermek hususunda ittifak ettiler. Mutluydular. Bu defa kazanacaklardı.
Yine nasıl olduÄŸunu anlamadığım biçimde eve döndüğümde, Hollanda’nın dünyanın en büyük çiçek üreticisi oluÅŸunu anlatan belgesel hâlâ devam ediyordu. 15 yıldır iktidarda olanların, çoktan yıpranmış, hatta bıkmış olması gerekirken neden hâlâ deÄŸiÅŸim peÅŸinde koÅŸtuÄŸu; buna karşılık iktidarı sürekli ve daha iyiye doÄŸru deÄŸiÅŸimler için sıkıştırıp durması gereken muhalefetin, mevcut düzen hiç deÄŸiÅŸmeden kalsın diye neden “olaÄŸanüstü” taktikler geliÅŸtirdiÄŸi sorusu zihnimde dolandı durdu. Sonra aslanlı bir belgesel baÅŸladı, en sevdiÄŸim, kalktım ve kendime bir bardak taze çay koydum.
Henüz yorum yapılmamış.